19 Haziran 2011 Pazar

Bir Sırt Çantam Olmalı Benim

Bir sırt çantam olmalı benim, içinde birkaç önemli eşyam sadece. Ve ben yollarda olmalıyım, başka başka şehirlerde, başka başka insanlarla, başka başka öykülerde. Hiçbir zaman bulamayacağını içten içe bilse de hanını arayan bir yolcu gibi olmalı benim varlığım. Her seferinde hem bir geri dönüş hem de bir terk ediş gibi.

Ölüm bu aralar kurulan bütün cümlelerin tek öznesi. Göz önünde yaşananlar görmezden gelemiyoruz artık. Diz boyu; üzerinden atlayıp da devam edemiyoruz yola. Her ses birbirine karışıyor, her yerde kocaman bir uğultu. Suç arıyoruz sürekli, suçlu arıyoruz. Kimi zaman kaderi kılıf yapıyoruz yaşananlara, kimi zamansa hayatı.Taşın altında en çok kimin eli var, diye soruyoruz da birbirimize sürekli, kendi ellerimizi her seferinde görmezden geliyoruz.
Uğruna gözümüz kapalı cinayetler işlediğimiz, kendi kızlarımızı, çocuklarımızı hiç düşünmeden kurban ettiğimiz, her şeyin üstünde ve ötesinde tuttuğumuz ahlak ve namus konusuna bu kadar bağlıyken, bu derece önem verirken ahlaksızlığın ve namussuzluğun diz boyu olmasını, bu derece fazla olmasını neye bağlıyorsunuz?..
Daima açık ve durgun
Farklı bir sema,
Ve karanlığa rağmen
Değişik bir günışığı var orada;
Solgun ormanlar dert değil,
Sessiz tarlalara etme aldırış,
Yaprakları yeşil
Bir küçük orman var yaz kış-
Ve parlak bir bahçe var, kırağı
Ve donun asla uğramadığı;
Solmayan çiçeklerinin içinde
Arıların canlı vızıltısını işitirim:
Gel gir, bahçeme
Yalvarırım, kardeşim!


Emily Dickinson
Bazen en büyük yolculuk, birbirini anlamaya çalışan iki insan arasındaki mesafedir...
Nerede ve nasıl olursa olsun bir eli aklında, diğer eli yüreğinde yaşamalı insan. Ne aklının izinden şaşmalı, sapsa bile zaman zaman yanlış yollara, ne de kulakları duymasa da bazen hayatın nabzını ta derinden, yüreğinin sesinden vazgeçmeli...