Adını hasretin koyduğu bir romanın
En ıslak cümlesinden sesleniyorum sana.
Uzaklığımı unut ey yar.
Aldığın her nefes kadar yürü bana.
Ve Şükret Elif miktarı.
Bir dua miktarı sev beni.
İçine, ta yüreğinin en derinine işle beni.
Beyaz duvağına değil,
En ağrılı sancına ilmekle yüreğimi
Siyahına nakşet tuzu eksik yaralarımı..
Evet küçüktüm ben.
Sevdayı sende görünce adın miktarı büyüdüm.
Büyüdükçe harflerin gölgelerinde
Gittiğim her yolu sana yordum.
Ve yol oldum sana varılan.
Cümleleri ta senli anlattığı yerden vurdum.
Sonunda yüreğimi büküp
Kalem oldum sana yazılan.
Senin geçtiği her satırımınn acı kokan yanına
Ben bir mutluluk kipini serpiştirdim.
Günahı boyuna her bir siyaha,
Ben bir beyaz umut cümlesini çizdim.
Yan yana yürüyemesek de,
Sevdanın içinde sırt sırta duran iki harf olduk biz.
Sonra büyüdük..
Sonra sevdaya büküldük.
Acıya yük,
Mutluluğa atfedilmiş bir söz’dük.
Evet imkansızdık..
Biraz da günahkar.
Sesimizin en tok yanında yaktık acıyı.
Savaşın tam yenilgiyle sonuçlanacağı bir yerde
Göz göze geldik.
Cümleye nokta vurmaya ramak kala
Biz sevdaya omuz veren’dik.
Eksik yanlarımızı kapatmaya çalışmadık.
Acıya ağladık,
Günaha bir beden ayarladık.
Ama sevdadan geriye hiçbir adım atmadık.
Bazen sustuklarımızdan anlamlı cümleler adadık
Ölü harfler mezarlığına.
Bazen de konuştuklarımızdan acıyı ayıkladık
Mutluluğumuzun en ıslak safına.
Zaman aleyhimize olsa da
Tüketmedik sevdayı.
Tükenmedik,
Uzaklığımız ilişse de bize
Hiçbir zaman bükmedik boyunumuzu.
Hep gecenin üçüne kuruluydu sesimiz.
Geceye nefeslerimizi ördük.
Sesimin senli yanıyla seni anlatırken
Ben sana nufüz ediyordum.
Sen ise siyahın en tekil yanından kaçıp
Yüreğimin en ıslak yerinde
Umuda gülümsüyordun.
Evet büyüdük şimdi.
Demlendik sevda çaydanlığında.
Ağzına kadar dolu bir cümlenin ucundan
Küçük bir umudu paylayıp
Büyük bir mutluluğu içtik.
Sevdanın bir yanına sen dudağını dayadın,
Bir yanına da ben..
Kana kana içerken nefeslerimizi,
Yüreklerimizi sevdaya muska diye asıyorduk.
Şimdi elimizde bir fırça.
Birbirimizin eşgallerini çiziyoruz.
En masum yanımızdan kanatıp siyahı,
Bir beyaz kağıdın içine
Adlarımızı sırt sırta veriyoruz.
Bir mektuba konu oluyoruz sonra.
Giriş cümlesinde ben,
Gelişme bölümünde sen..
Sonuç kısmında biz..
Yalnızlığa üryan doğan,
Acıya isyan kusan
İki yüreğe bir cümlelik mezar yeter değil mi sevgili.
Gel adını yanaştır adıma.
Sırt sırta durmayı bilmeyen yüreklerimize
Kemiklerimizin yan yana durmasını bağışla.
Kentinin bir sinemasında
Romantik bir filmi izleyemesek te
Bırak adlarımızın telif haklarını
Sevdaya miras bırakalım..
Yalnızlığa doğan
Sevdada büyüyen yüreğine selam olsun sevgili..
Adımı da,
Soyadımı da sana bağışladım sevgili..
Helal olsun…
Helal olsun..
Helal olsun..
Helal-i hoş olsun seni sevmelerimin.
Çünkü hayatın en içten yanında sevdim seni.
Umudun en ıslak zamanında seviyorum seni.
Ve de mutluluğun en imkansız safında
Seveceğim seni.
İyi ki varsın sevgili..
Ben varken yalnız değilsin.
Hani daha evvell yaşadığın bir olayı anımsarsın, güzellikleri, acıları insana dair herşeyi..İşte bu duygu seli çerçevesinde açmış bulunmaktayız sayfamızı. Kendinizden birşeyler buluyor iseniz ne mutlu bizlere..Buyrun ; Sizin Duvarınız...
17 Eylül 2011 Cumartesi
19 Haziran 2011 Pazar
Bir Sırt Çantam Olmalı Benim
Bir sırt çantam olmalı benim, içinde birkaç önemli eşyam sadece. Ve ben yollarda olmalıyım, başka başka şehirlerde, başka başka insanlarla, başka başka öykülerde. Hiçbir zaman bulamayacağını içten içe bilse de hanını arayan bir yolcu gibi olmalı benim varlığım. Her seferinde hem bir geri dönüş hem de bir terk ediş gibi.
Ölüm bu aralar kurulan bütün cümlelerin tek öznesi. Göz önünde yaşananlar görmezden gelemiyoruz artık. Diz boyu; üzerinden atlayıp da devam edemiyoruz yola. Her ses birbirine karışıyor, her yerde kocaman bir uğultu. Suç arıyoruz sürekli, suçlu arıyoruz. Kimi zaman kaderi kılıf yapıyoruz yaşananlara, kimi zamansa hayatı.Taşın altında en çok kimin eli var, diye soruyoruz da birbirimize sürekli, kendi ellerimizi her seferinde görmezden geliyoruz.
Uğruna gözümüz kapalı cinayetler işlediğimiz, kendi kızlarımızı, çocuklarımızı hiç düşünmeden kurban ettiğimiz, her şeyin üstünde ve ötesinde tuttuğumuz ahlak ve namus konusuna bu kadar bağlıyken, bu derece önem verirken ahlaksızlığın ve namussuzluğun diz boyu olmasını, bu derece fazla olmasını neye bağlıyorsunuz?..
Ölüm bu aralar kurulan bütün cümlelerin tek öznesi. Göz önünde yaşananlar görmezden gelemiyoruz artık. Diz boyu; üzerinden atlayıp da devam edemiyoruz yola. Her ses birbirine karışıyor, her yerde kocaman bir uğultu. Suç arıyoruz sürekli, suçlu arıyoruz. Kimi zaman kaderi kılıf yapıyoruz yaşananlara, kimi zamansa hayatı.Taşın altında en çok kimin eli var, diye soruyoruz da birbirimize sürekli, kendi ellerimizi her seferinde görmezden geliyoruz.
Uğruna gözümüz kapalı cinayetler işlediğimiz, kendi kızlarımızı, çocuklarımızı hiç düşünmeden kurban ettiğimiz, her şeyin üstünde ve ötesinde tuttuğumuz ahlak ve namus konusuna bu kadar bağlıyken, bu derece önem verirken ahlaksızlığın ve namussuzluğun diz boyu olmasını, bu derece fazla olmasını neye bağlıyorsunuz?..
Daima açık ve durgun
Farklı bir sema,
Ve karanlığa rağmen
Değişik bir günışığı var orada;
Solgun ormanlar dert değil,
Sessiz tarlalara etme aldırış,
Yaprakları yeşil
Bir küçük orman var yaz kış-
Ve parlak bir bahçe var, kırağı
Ve donun asla uğramadığı;
Solmayan çiçeklerinin içinde
Arıların canlı vızıltısınıişitirim :
Gel gir, bahçeme
Yalvarırım, kardeşim!
Emily Dickinson
Farklı bir sema,
Ve karanlığa rağmen
Değişik bir günışığı var orada;
Solgun ormanlar dert değil,
Sessiz tarlalara etme aldırış,
Yaprakları yeşil
Bir küçük orman var yaz kış-
Ve parlak bir bahçe var, kırağı
Ve donun asla uğramadığı;
Solmayan çiçeklerinin içinde
Arıların canlı vızıltısını
Gel gir, bahçeme
Yalvarırım, kardeşim!
Emily Dickinson
29 Mayıs 2011 Pazar
"Düşmanının içindeki dostu ara. Nefretten, küçümsemeden ve aşağılamadan kurtul. Acı çektiğin için öfkelenme; acı, seni yaratan şeydir. Bedenini bir an bile düşünmeden Erdem ile buluşmaya git. Çelişkilere ve karşıtlıklara gülümse.
Diğerlerine, tıpkı kendine olduğun gibi nazik ol. Ölüm seni çağırdığında, erken geldi diye alınma; her şeyin en doğru zamanda olduğu gerçeğinin farkında ol. Tek bir pişmanlık dahi duymadan yokluğa ulaş. İşte o zaman, bir sonraki yaşamında daha iyi bir insan olacaksın."
"Yaşama sanatını kitapları okuyarak öğrenemezsin. Yaşam kontrol edilemeyen bir akıştır: her emre direnir. Kitapları okuyarak gerçeğe ulaşamazsın.. Yazılmış her şey yapaydır - gerçek, sözcüklere boyun eğmez. Kitapları okuyarak mutlu ya da mutsuz olamazsın - yine de, tüm bunları anlamak için kitap okumalısın."
"Yendiğin kişiye elini uzat ve ona teşekkür et - onsuz hiçbir zaman 'galip' olamazdın. Başarının tadını, o seni zehirlemeden önce tükür. Her başarıdaki tuzaklardan alçakgönüllülükle kurtul..."
Miro Gavran
Clara
Diğerlerine, tıpkı kendine olduğun gibi nazik ol. Ölüm seni çağırdığında, erken geldi diye alınma; her şeyin en doğru zamanda olduğu gerçeğinin farkında ol. Tek bir pişmanlık dahi duymadan yokluğa ulaş. İşte o zaman, bir sonraki yaşamında daha iyi bir insan olacaksın."
"Yaşama sanatını kitapları okuyarak öğrenemezsin. Yaşam kontrol edilemeyen bir akıştır: her emre direnir. Kitapları okuyarak gerçeğe ulaşamazsın.. Yazılmış her şey yapaydır - gerçek, sözcüklere boyun eğmez. Kitapları okuyarak mutlu ya da mutsuz olamazsın - yine de, tüm bunları anlamak için kitap okumalısın."
"Yendiğin kişiye elini uzat ve ona teşekkür et - onsuz hiçbir zaman 'galip' olamazdın. Başarının tadını, o seni zehirlemeden önce tükür. Her başarıdaki tuzaklardan alçakgönüllülükle kurtul..."
Miro Gavran
Clara
Yağmur herkese yağar
Güneş ısıtır herkesi
Mevsimler herkes içindir
Yalnız çığ altında kalan
Sele kapılan her zaman birkaç kişi
Herkes içindir aşk da ayrılık da
Yalnızca birkaç kişi ölür acıdan
Eskiden ölümle tartılırdı ayrılık
Kiminin hayatı yalnızca unutkanlıktan
Her şey, herkes için değildir oysa
Kimi hiçbirşey ögrenmez karanlıktan
Yalnızlığı kullanmayı bilmez kimi
Kimi ayrılamaz karanlıktan
Yağmur herkese yağar
Ama çok az insan tutar yağmurun ellerini
Onca şarkı,onca film,onca roman
Ama sevmeye yetmez herkesin kalbi
Çığ altında kalan sele kapılan
Aşktan ve acıdan ölen
Birkaç kişi dünyayı başka bir yer yapmaya yeter
Aslında onların hikayesidir anlatılan
Diğerleri dinler, seyreder, geçer gider
Geçer gider herkes
Hikayelerdir geriye kalan...!Murathan Mungan
Güneş ısıtır herkesi
Mevsimler herkes içindir
Yalnız çığ altında kalan
Sele kapılan her zaman birkaç kişi
Herkes içindir aşk da ayrılık da
Yalnızca birkaç kişi ölür acıdan
Eskiden ölümle tartılırdı ayrılık
Kiminin hayatı yalnızca unutkanlıktan
Her şey, herkes için değildir oysa
Kimi hiçbirşey ögrenmez karanlıktan
Yalnızlığı kullanmayı bilmez kimi
Kimi ayrılamaz karanlıktan
Yağmur herkese yağar
Ama çok az insan tutar yağmurun ellerini
Onca şarkı,onca film,onca roman
Ama sevmeye yetmez herkesin kalbi
Çığ altında kalan sele kapılan
Aşktan ve acıdan ölen
Birkaç kişi dünyayı başka bir yer yapmaya yeter
Aslında onların hikayesidir anlatılan
Diğerleri dinler, seyreder, geçer gider
Geçer gider herkes
Hikayelerdir geriye kalan...!Murathan Mungan
Sevildiğini hisseden yada sevilebilme umudunu henüz yitirmemiş insan,sağlam bir kişiliği,güçlü bir duruşu varsa hele,yaşamına asla son vermez,veremez.
Dünyayla arasındaki maddesel ve ruhsal tüm bağları kopmuş fanilerin (er ya da dişi farketmez)kişisel tercihidir intihar.
Seçilmiş bir ölüm şeklidir.Engellenmesi güç,hatta olanaksızdır.Kol...ay değildir cana kıymak.O can,kendi canınsa eğer,daha çok çatallaşır işler.Enine boyuna ölçer tartarsın içinde bulunduğun şartları.Ortasında debelendiğin kısırdöngünün geçit verebilecek zayıf halkasını kollarsın.
Kararlısındır belki,zerrece yalpalamadan becerir,bitiriverirsin işini.Acımasız bir can alıcı gibi.Belki de vazgeçmeye dünden razısındır.Hayatta kalmanı sağlayacak,koparıp attığın yada birilerinin lime lime ettiği dirim kırıntılarını toplayıp bütünlemeyi denersin umarsızca.
Keşke çıkar bir yol olsabilse.Ya da kararından caydıracak birileri...
Hastadır ruhun,benliğinse ağır yaralı.Sağlıklı düşünemezsin o anda.Sarp kayalıklarla çevrili dar bir geçitte kısılıp kalmış bedenin her kıpırdanışında,katran karası taşların soğuk,keskin yüzlerine değip örselenmişçesine acıdan acıya savrulup durursun.
İki kapıdan hangisine uzanacağını bilemezsin.Buhranlı,hezeyanlı,dizginlemesi güç bir kriz sürecidir yaşadığın.
Bir atlatabilsen.Yepyeni umutlarla eskisinden de sıkı tutunabilirsin yaşama.Denizin, maviliğini yitirdiği ölüm kokan derinliklerine bile isteye dalmış,vurgun yemiş,ama mucizevi bir kurtuluş yada kurtarılışla sağ salim yüzeye çıkmayı başarabilmiş,rekor denemesi yapan dalgıçlar gibi.''Nerde kalmıştık'' diyebilirsin.Yeter ki, geriye dönüp baktığında,sana yaşama bağlayacak incecik bir pamuk ipliği kalmış olsun...Canan Tan
Dünyayla arasındaki maddesel ve ruhsal tüm bağları kopmuş fanilerin (er ya da dişi farketmez)kişisel tercihidir intihar.
Seçilmiş bir ölüm şeklidir.Engellenmesi güç,hatta olanaksızdır.Kol...ay değildir cana kıymak.O can,kendi canınsa eğer,daha çok çatallaşır işler.Enine boyuna ölçer tartarsın içinde bulunduğun şartları.Ortasında debelendiğin kısırdöngünün geçit verebilecek zayıf halkasını kollarsın.
Kararlısındır belki,zerrece yalpalamadan becerir,bitiriverirsin işini.Acımasız bir can alıcı gibi.Belki de vazgeçmeye dünden razısındır.Hayatta kalmanı sağlayacak,koparıp attığın yada birilerinin lime lime ettiği dirim kırıntılarını toplayıp bütünlemeyi denersin umarsızca.
Keşke çıkar bir yol olsabilse.Ya da kararından caydıracak birileri...
Hastadır ruhun,benliğinse ağır yaralı.Sağlıklı düşünemezsin o anda.Sarp kayalıklarla çevrili dar bir geçitte kısılıp kalmış bedenin her kıpırdanışında,katran karası taşların soğuk,keskin yüzlerine değip örselenmişçesine acıdan acıya savrulup durursun.
İki kapıdan hangisine uzanacağını bilemezsin.Buhranlı,hezeyanlı,
Bir atlatabilsen.Yepyeni umutlarla eskisinden de sıkı tutunabilirsin yaşama.Denizin, maviliğini yitirdiği ölüm kokan derinliklerine bile isteye dalmış,vurgun yemiş,ama mucizevi bir kurtuluş yada kurtarılışla sağ salim yüzeye çıkmayı başarabilmiş,rekor denemesi yapan dalgıçlar gibi.''Nerde kalmıştık'' diyebilirsin.Yeter ki, geriye dönüp baktığında,sana yaşama bağlayacak incecik bir pamuk ipliği kalmış olsun...Canan Tan
8 Mart 2011 Salı
Sen Birazcık Eksik Yanım Ol
Sen hep birazcık eksik yanım ol.Bırak arayayım seni,kolayca bulunma sen.Geldiğimde yeni gitmiş ol mesela,özleyeyim seni.Öyle her zaman hazır olma,bekleyeyim seni.Başka alemlerde dolaş,gör,öğren,aklın zengin olsun.Ben merak edeyim,öğreneyim seni.Ben uzakta olayım,morların kıyısında,senin gitmediğin yerlerde.Gel,uzaktan seyret beni,konuşma ama.Bir görün bir kaybol.Ama hep kalbime yakın ol.Ama hep bana ait ol..
13 Ocak 2011 Perşembe
Hemen Gitme
Unutmuşum aşkta söylenenleri
Nasılsını bile bir başkaydı
Hemen gitme
Böyle tenhalaşmışım ya
Durup halini hatırını soruyorum gölgemin
Sanki yüzgöz olmuşum hüzünlerle
Kalbim diyorum ellerim çıkıp geliyor
Kovamıyorum da
Hemen gitme
Sana bir yaprak kadar solgunum desem, rüzgar çeler aklımı
Dallanıp budaklanır içimdeki boşluk
Bahara karın tokluğuna gelen ağaçlar gibi olurum
Hemen gitme bu kente bir sokak daha gelse
Söyle kim arar seni
Kırılır gülümsemelerin bir bir içime düşer ve
Bir gülü uyandırıp uygarlığından kırmızılığı ne kadar
Kim götürür seni
Ahh neydi ki suçum
Gençliğimi ve terketmelerini kayırmaktan başka
Alıp başını gidiyorsun benden
Hemen gitme
Sana diyorum bir ağlasam, üşüsem derin bir kuyu gibi
Omuzlarından başlayıp yıkılsam önüne
Utanır sevinçlerim insan içine çıkamayan toprak gibi olur
Hemen gitme
Anla beni ben bu yalnızlıkla geçinemem
Geçinemem terkedilmiş bir yürekle
Ama yinede sen sen herşeysin işte
Hayata açılan pencerem
Sevinçlerimi büyüten odalarım
Hemen gitme
Terkedilmiş evler gibi olurum
Hemen gitme…..
Kahraman Tazeoğlu
Nasılsını bile bir başkaydı
Hemen gitme
Böyle tenhalaşmışım ya
Durup halini hatırını soruyorum gölgemin
Sanki yüzgöz olmuşum hüzünlerle
Kalbim diyorum ellerim çıkıp geliyor
Kovamıyorum da
Hemen gitme
Sana bir yaprak kadar solgunum desem, rüzgar çeler aklımı
Dallanıp budaklanır içimdeki boşluk
Bahara karın tokluğuna gelen ağaçlar gibi olurum
Hemen gitme bu kente bir sokak daha gelse
Söyle kim arar seni
Kırılır gülümsemelerin bir bir içime düşer ve
Bir gülü uyandırıp uygarlığından kırmızılığı ne kadar
Kim götürür seni
Ahh neydi ki suçum
Gençliğimi ve terketmelerini kayırmaktan başka
Alıp başını gidiyorsun benden
Hemen gitme
Sana diyorum bir ağlasam, üşüsem derin bir kuyu gibi
Omuzlarından başlayıp yıkılsam önüne
Utanır sevinçlerim insan içine çıkamayan toprak gibi olur
Hemen gitme
Anla beni ben bu yalnızlıkla geçinemem
Geçinemem terkedilmiş bir yürekle
Ama yinede sen sen herşeysin işte
Hayata açılan pencerem
Sevinçlerimi büyüten odalarım
Hemen gitme
Terkedilmiş evler gibi olurum
Hemen gitme…..
Kahraman Tazeoğlu
12 Ocak 2011 Çarşamba
Kendine Dikkat Et
Kendine dikkat et. Büyürken, yanlışların yerine doğruları koymak istediğinde şunu anımsa: Yapılacak ilk devrim, insanin kendi içinde yapacağıdır,evet ilk ve en önemli devrim budur. İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken, bir düşünce uğruna savaşmak, yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir.Susanna Tamaro
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)